
Örneğin kokona karakteri taşıyan kişilerin evlerinde genellikle sadece misafirlerin oturduğu odanın temizliğine dikkat edilir. Ancak bu odanın da sadece görünen yerlerini temizlerler. Koltuklara ilk bakıldığında son derece temiz görünür ancak koltukların arka kısımlarının ya da alt kısımlarının büyük bir ihtimalle aylardır silinmemiş olduğunu, her yeri toz kapladığını görebilirsiniz. Kalorifer kapakları temizdir ancak bu kapakları çıkardığınızda ortaya çıkan manzara son derece ilkeldir. Bu karakterdeki kişilerin evlerinde belki de yıllardır dokunulmamış yerler vardır. Eski eşyaların durduğu dolaplar, halıların altları, banyoların duvarları gibi detayda kalan yerler çoğunlukla mikrop barındıran kirli bölümlerdir.
Ancak herşeyden önemlisi bu insanların kişisel temizlikleri konusunda gösterdikleri umursamazlıktır. Kokona karakterindeki kişinin en belirgin yönlerinden biri kirli ve günlerce yıkanmamış bedeni üzerine yoğun parfüm sıkarak kirini örtmeye çalışmasıdır. Dışarıdan bakıldığında güzel ve pahalı parfüm kokularıyla dolaşan bu insanlar çoğunlukla günlerce su yüzü görmemiş olurlar. Berbere gittikten sonra bir daha para vermemek ve saçlarının bozulmasını engellemek amacıyla çok uzun zaman yıkamadan saçlarını muhafaza ederler. Bir yere giderken sadece görünür yerlerini temizler ancak elbisenin altında kalan yerlerin bakımına asla önem vermezler. Bu nedenle genellikle sürekli bakteri ve mikroplardan kaynaklanan enfeksiyonlara yakalanır ancak çoğunlukla bunun bile farkına varmadan yıllarca bu hastalıklarla birlikte yaşarlar. İkram ettikleri yemeklerin temizliğine önem vermez, yaptıkları yemekleri genellikle iyi yıkanmamış sebzeler, eskiden kalma yağlar, bayatlarıyla tazeleri karıştırılmış malzemelerle ucuza mal etmeye çalışarak yaparlar. Çıkarları için karşı tarafın sağlığını tehlikeye atmaktan hiçbir şekilde çekinmezler. Hatta temizliğe önem vermeden yaptıkları bu yemeklerin insanların sağlığına zarar verebileceğini bile akıllarına getirmezler. Çünkü kokona karakterindeki kişi artık bir müddet sonra pis yaşamaya alışır ve bunu doğal hayat olarak kabul eder.
Tüm bunlar kokona karakterinin dinsizlik sistemi üzerine kurulu olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle vicdan kullanmaz ve mecbur kalmadıkları sürece Allah'ın emrettiği gibi temiz, fedakar veya ince düşünceli olmazlar.
Dine karşı sapkın bakış açıları
Kokona karakterinde din, Kuran'da tarif edilen şeklinden çok farklı olarak algılanır. Bu karakterdeki birçok kişinin sapkın bakış açısına göre dini inanç, kişinin Allah'a olan bağlılığından değil, topluma kabul edilme arzusundan kaynaklanır. Diğer bir deyişle belirli bir ölçüde dindar olmak, toplumun genel bir kaidesi olarak yerine getirilmesi gereken bir yaşam kuralıdır bu sapkın mantığa sahip olan insanlar için. Bu nedenle kokona karakterli kişi, dindarlığı da kendi düşük aklınca bir gösteriş unsuru olarak kullanır. Bazı zamanlarda Allah'ı zikreder, Allah'a inandığını, Kuran'ı kabul ettiğini söyler ancak dinin gerektirdiği güzel ahlakı ve yaşam şeklini benimsemez. Allah böyle insanların varlığını, Kuran'da Maun Suresi ile bildirmiştir. Ayetlerde Allah şöyle buyurmaktadır:
Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan; Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar. Ve 'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedirler. (Maun Suresi, 1-7)
Bu karakterin kendisine has, Kuran'dan tamamen uzak, sapkın bir din anlayışı vardır. Bu karakterdeki insanlar, dindar olduklarını söyleseler de haramlar ve helaller konusunda son derece gevşektir. Allah'tan gereği gibi, içleri titreyerek korkmazlar. Bu nedenle, dinin kendilerince kolay olan hükümlerini uygulayıp, kendilerine zor gelen veya çıkarlarına uygun düşmeyen hükümlerini görmezden gelirler. Örneğin namazın bir vaktini kılar ancak günün diğer bölümlerinde eğer bir partiye davetlilerse veya uykuları varsa ya da alışverişe çıkmaları gerekiyorsa kolaylıkla yeni bir hüküm çıkararak, "hepsini kılmak gerekmiyor bir vakit kılmak yeterli" diyebilirler. Elbette bu, son derece sapkın, Kuran'a da sünnete de uygun olmayan bir bakış açısıdır. Ya da "benim niyetim önemli ne yaptığım değil" gibi yanlış bir karara varabilirler. Oysa Allah Kuran'da bunun doğru olmadığını da bizlere bildirmiştir.
Bu sapkın bakış açısında, din sadece belirli günlerde, belirli kişilerin yanında veya belirli olaylar esnasında gündeme gelir. Örneğin cenaze törenleri veya mevlütler kokona karakterli insanların dini gündeme getirdikleri yer ve olaylardır. Çünkü bu tip durumlar, onlar için sahte dindarlıklarını gösterecekleri fırsatlardır. Ölen birinin arkasından dua okumak veya onun ahiretiyle ilgili konu açmak çevrelerine dine verdikleri önemi göstermek açısından önemlidir. Elbette tüm bunlar samimi niyetle yapılırsa güzel davranışlardır, ancak kokona karakterindeki insanların farkı, ölen kişinin ahiretiyle ilgili konuşurken ya da onun arkasından dua ederken Allah'ı unutmuş, ölümü ve ahireti kendilerinden uzak görerek ve sadece çevredeki insanlara gösteriş yapma amaçlı olmasıdır.
Nitekim kokona karakterinin felsefesini yaşayanların birçoğu bu tip durumlarda başına ince bir tülbent takar, siyah ağırlıklı olarak şık ve pahalı kıyafetler giyerek cenazeye gider. Cenaze sahiplerinin gördüğü yerlerde yüze hüzünlü ve acıklı bir ifade verilerek başsağlığı dilekleri iletilir. Ölen kişinin ecelinin geldiğinden, geride kalanların sağ salim yaşamasından bahsedilir. Ancak tüm bunlar yapılırken Allah'a karşı acizliğini hisseden, ölümün kendisi için de çok yakın olabileceğini bilen ve hesap vermekten korkan bir insanın ruh hali yaşanmaz. Aksine o anda cenaze töreni, şekli ve kuralları farklı olan bir toplantı gibi algılanır. Şıklık yarışı, dedikodular burada da devam eder. Kim gelmiş, kim ne giymiş, kim ne marka başörtüsü takmış, kimin gözlüğü ne markaymış gibi konular akılda olur.
Kokona karakterinin ruh haliyle dinin getirdiği ruh hali birbirine taban tabana zıttır. Kokonalar, Allah'ı sık sık anıyor gibi görünebilirler. Özellikle kaza, hastalık veya kendileri için önemli gördükleri olaylar anında. Ancak Allah'ın her yeri sarıp kuşattığını, kendilerine her an hakim olduğunu, kadere tabi olduklarını, hesap vereceklerini, dinin kendilerine sorumluluk yüklediğini, Allah'ın azabını, adaletini, gücünü çoğunlukla hiç düşünmezler. Belki de hayatları boyunca bu konuları derinlemesine hiç düşünmemişlerdir. Genellikle Kuran'da emredilen ahlakı bilmezler, bilseler de hiç uygulamazlar.
Kokona karakterinin bu sapkın yönünü ortaya çıkarmak aslında çok kolaydır. Onlardan sadece Allah rızası için bir fedakarlık yapmaları istense, bu çarpık zihniyetleri büyük bir ihtimalle bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. Çünkü kokonalar Allah'ı razı etmek için en ufak bir zorluğa bile girmek istemezler. Yaşam şekillerinden, lükslerinden, çevrelerinden feragat etmeyi göze alamazlar. Örneğin eğer dinin bir hükmünü yerine getirirken çevrelerinden tepki alacaklarını düşünürlerse, insanları Allah'ın rızasına tercih ederler. Özellikle din adına zenginliklerinden, eğlencelerinden, gezmelerinden, kıyafet şekillerinden veya alışkanlıklarından hiçbir zaman taviz vermezler.
Oysa bu tutumları, kendilerini değiştirip tevbe etmedikleri müddetçe, sadece dünyada değil, ahirette de kendilerine büyük bir kayıp olarak dönecektir. Allah'ın rızasını kazanmak için dünya hayatındayken en küçük bir çileden dahi kaçınan bir insan, ahirette büyük bir pişmanlık yaşayacaktır.
Gerçek din ahlakı, insanın tüm yaşamına ve ahlakına etki etmelidir. Allah'a inanan bir insan hayatının tümünü, Allah'ın rızasına uygun olarak onun dinine tabi olarak ve Kuran ahlakını uygulayarak yaşar. Allah'ın dinini, dünyevi çıkarlarına uygun olup olmamasına göre asla değerlendirmez. Değerlendirdiğinde, o zaman bu gerçek dindarlık olmaz. Bu nedenle kokona karakterinin dine sapkın bakış açısı, İslam'ın ruhundan ve mantığından çok uzaktır. Oysa Allah ayetlerinde dinin yalnızca Allah'a halis kılınması gerektiğini şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet et. Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer Suresi, 2-3)
De ki: "Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim. Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir." (Zümer Suresi, 14-15)
Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de. (Mümin suresi, 14)
En zor anlarda bile kokona karakterini terk etmezler

Bu çirkin karaktere sahip olan insanlar düşünme yeteneklerini hiç kullanmadıkları için Allah'ın büyüklüğünü ve kudretini tam anlamıyla anlayamazlar, bu nedenle de Allah'tan korkmazlar. Dolayısıyla hemen hemen hiçbir olay onları derinden etkilemez, samimi, içten davranmaya ve tevazuya yöneltmez. Yakın bir arkadaşlarının çok tehlikeli bir hastalığa yakalanması, çocuklarının sakatlanması, eşlerinin ölüm tehlikesi geçirmesi ve bunun gibi olaylar ruhlarında derin bir etki meydana getirmez. Bu insanların durumundan asla ibret almazlar. Kendilerinin de bir gün böyle bir olayla karşı karşıya geleceklerini düşünüp ahlaklarını güzelleştirmeye, hatalarını düzeltmeye yanaşmazlar.
Kokona karakterinin dayanamadığı ve temelden çöktüğü sadece tek bir olay vardır; kendi ölümleri. Kokonaların hayatta en çok korktukları şey ölmektir. Ölümün kendilerine gerçekten yaklaştığını hissettiklerinde ciddi bir korkuya kapılırlar. Bu çirkin karakterlerini ancak o zaman terk eder ve samimi yüzlerini ortaya çıkarırlar. Örneğin bir deprem anında duyulan panik kokona karakterinin terk edilmesine sebep olabilir. Böyle bir anda bu karakteri yaşayan bir insanın yüz ifadesi, ses tonu, tavırları ve Allah'ı zikrediş şekli birdenbire değişir. Acizliğini bilen, tevazulu, korku dolu, samimi ve içten bir şekil alır. Ancak deprem sona erdiği anda bu etki birden yok olur ve kokona karakteri aynen geri döner. Çünkü burada karakterin bir anlık da olsa değişmesini sağlayan güç, Allah korkusu değil, ölüm korkusudur. Ölüm tehlikesi geçtiği anda, bu karakter de bütün çirkinliğiyle tekrar ortaya çıkar.
Kokona karakteri ağırlık, beceriksizlik ve cahillik meydana getirir
Kokonalar genellikle eli hiçbir işe yatkın olmayan, hiçbir konuda beceri gösteremeyen, cahil insanlar olurlar. Çünkü bu karakterin insana sunduğu dünya son derece küçüktür. Hayatın sadece belirli alanlarıyla ilgilenir, bunun dışındaki hiçbir konuda bilgi sahibi olmazlar.
Kokonaların ilgi alanları kıyafetler, makyaj malzemeleri, parfüm markaları, çevrelerindeki insanların özel hayatları, dekorasyon modelleri, seyahat programları, berber adresleri gibi konulardır. Bunların dışında onları derinlemesine ilgilendiren pek bir konu olmaz.
Örneğin Doğu Türkistan'da Müslümanlara yapılan işkenceler, Filistin'de yaşanan zulüm, Irak'ta hergün katledilen mazlumlar, Afrika'da açlıktan ölen insanlar, dünyada dinsizliğin yayılması, Kuran ahlakının terk edilmesi ya da gençler arasındaki ahlaki dejenerasyon kokonaların hiçbir şekilde ilgilenmediği konulardır. Çünkü onlar sadece kendi sorunlarına karşı duyarlı olan insanlardır. Başkalarının sorunları, en yakın arkadaşları bile olsa onları hiç ilgilendirmez. Ancak kendi çıkarlarına da dokunan bir yön varsa konuyla ilgilenebilirler.
Örneğin kendileri veya ailelerinden biri hastalanmadığı sürece hasta olan insanlara yakınlık duymazlar. Kendileri fakir kalmadıktan sonra fakir insanların durumunu asla düşünmezler. Kendileri aç kalmadığı sürece aç insanların halinden anlamazlar. Kokonaların bir konuda duyarlılık gösterebilmesi için öncelikle o olayı kendilerinin yaşaması gerekir. Kendilerine dokunmayan ve rahatsızlık vermeyen hiçbir sorun onlar için önemli değildir. Bir soruna çözüm aramaları, bu sorunu yaşayan insanların kurtuluşu için gayret etmeleri ve ellerindeki imkanları bu sorunun çözümü için seferber etmeleri, ancak bu durumun onlara da zarar vermesine bağlıdır. Nitekim eğer savaş veya açlık olan bir ülkede yaşıyorlarsa ve bu durumdan kendileri de etkileniyorlarsa buradaki sorun için bir çözüm arayabilirler. Ancak aynı karakteri yaşamaya devam ettikleri müddetçe akılcı ve mantıklı bir çözüm geliştirmeleri de mümkün olmaz. Eğer az önce bahsettiğimiz ülkelerden uzak bir yerde lüks içinde yaşıyorlarsa, oralardaki insanların durumu onları uzaktan yakından ilgilendirmez. Bu anlamda kokona karakteri son derece acımasız ve zalim bir karakterdir.
Ayrıca kokona karakterinin insana sunduğu kültür de sadece gösterişe dayalı olduğundan, bu insanlar son derece cahil ve bilgisizdir. Kitap okumaya, akıl çalıştırmaya, düşünmeye hiç vakit ayırmazlar. Bütün vakitlerini ve zekalarını insanlara yapacakları gösterişe ayırırlar. Bu nedenle kokonaların en belirgin özellikleri akıl gerektiren konularda fikir üretememeleri, çevrelerine fayda sağlayamamaları ve bulundukları ortama bir güzellik kazandıramamalarıdır.
Hatta kokona karakterindeki insanlar genellikle acil anlarda aklı başında insanlara ayak bağı olur ve sorun teşkil ederler. Tehlikeli bir durumda tedbir alınması gerektiğinde hiçbir faydaları olmadığı gibi akılsız ve beceriksiz oldukları için onların da korunup kollanmasına vakit ayırmak gerekir. Örneğin bir kaza anında hemen doktor çağırmak veya çevreye toplanan insanlara müdahale etmek yerine, ağlayarak, bağırarak ve şuursuz hareketler yaparak olayı daha da karmaşık hale getirirler. Bunun gibi ani olaylarda akıl kullanıp, çözüm getiremezler. Sadece orada bulunan insanlara zorluk çıkartırlar. Bu nedenle kokona karakteri insanın kendisine zarar vermesinin yanı sıra çoğu zaman bu kişiyi çevresine karşı da zararlı bir insan haline getirir.
Kokonaların hayata dair bir hedefleri, idealleri, güzel bir amaçları olmadığı için aynı zamanda hayatlarına büyük bir ağırlık da hakimdir. Genellikle eğlenceye, berbere, spora, alış verişe veya bir arkadaş ziyaretine yetişmek dışında hiçbir acele işleri olmaz. Aceleleri sadece kendileriyle ilgili konulardadır. Başka insanların iyiliği, sağlığı, güvenliği için acele etmezler. Zaman onlar için kıymetli değildir, vakti rahat rahat harcarlar. Günleri, ayları hatta yılları, hiçbir faydalı iş yapmadan sadece kendileriyle ve kendi çevreleriyle ilgilenerek geçirebilirler. Bu nedenle son derece ağır hareket eder, her konuyu uzun uzun konuşur, en ufak bir konuya bile saatlerce çözüm getiremezler. Örneğin evlerindeki herhangi bir dekorasyon değişikliğine haftalarca, hatta aylarca karar veremezler. Hangi kıyafeti giyeceklerine, saçlarını hangi modelde yapacaklarına, hangi kolyeyi takacaklarına, hangi ayakkabıyı alacaklarına ve bunun gibi konulara günlerini, aylarını ayırırlar.
Kokona karakterinin hayata getirdiği bu ağırlık, bu insanların zihinsel faaliyetlerine de aynı şekilde yansır. Akılları son derece durgun olur. Doğruyla yanlışı kolay ayırt edemez, hikmetli konuşamaz ve akıl kullanarak kimsenin ahlakına, kişiliğine, yaşam şekline olumlu bir katkı sağlayamazlar.
Kokona karakterinin basitliği
Bu karaktere sahip olan insanların en büyük iddialarından biri "asalet"tir. Asilliğin görünüm, tavır ve birtakım görgü kurallarını uygulamaktan ibaret olduğunu düşünen bu insanlar, kendilerini çevrelerine karşı son derece asil kişiler olarak tanıtırlar. Zenginliğin insanlara doğal bir asalet kazandırdığını ve en azından yemek yemekle, oturup kalmak veya giyinmekle ilgili bazı uluslararası kuralları öğrenerek bu asaleti elde edebileceklerini düşünürler.
Halbuki kokonaların nezaketli görünümlerinin altında genellikle son derece zalim, basit ve asaletten uzak bir karakter yatar. Çıkarlarıyla çatışan bir olay olduğu anlarda sergiledikleri tavırlar veya değer vermedikleri insanlara karşı gösterdikleri tavırlar bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Örneğin çevresi tarafından son derece nezaketli bilinen bir kokona, bir mağazada çantasını kaybettiğinde son derece basit tavırlar göstermeye başlar.
Tezgahtarlara bağırır, olur olmaz kişileri hırsızlıkla suçlar. Hemen çantasının bulunmasını yoksa oradaki herkesi mahkemeye vereceğini söyler. Son derece basit bir konuşma şekli ve ses tonuyla, laftan anlamaz şekilde olayla ilgisi olmayan insanlara bağırır. O anda asalet ve görgü tümüyle yok olur. Çıkarlarına zarar geleceğini düşündüğü için hemen gerçek yüzü ortaya çıkar.
Merhamet, asalet, görgü gibi konuların kokona karakterinde sadece taklide dayalı olduğunu anlayabilmek için verilebilecek çok fazla örnek vardır. Örneğin bir kokona, kendisine ziyarete gelen yakın bir arkadaşının çocuğuna karşı son derece sevgi doludur. Onu kucağına alır, sever, merhamet gösterir çok nezaketli bir şekilde çocuğun düşmemesi ya da zarar görmemesi için itina eder. Ancak evine fakir bir ailenin çocuğu geldiğinde tavrı çok farklı olur. Onun salondaki koltuklara oturmasını, iyi tabaklardan yemek yemesini, evin içinde dolaşmasını istemez. Bu çocuğa dokunmak veya onu sevmek istemez. Merhamet göstermez hatta ters ve aksi davranır.
Bu karaktere sahip olan insanlar yaşam tarzlarında herhangi bir değişiklik meydana gelmesine tahammül edemezler, bu nedenle kolay öfkelenirler. Örneğin son derece şık giyinmiş ve davet edildiği partiye yetişmeye çalışan bir kokona düşünelim. Çevresindekilerle son derece kibar konuşan ve kibar hareket eden bu kişi eğer davet edildiği yerin otoparkında yer bulamazsa aniden tavrı değişir. Arabayı uzak bir yere park edip yürümesi gerektiğini anlayınca otopark görevlisini suçlamaya başlar. Bu kişiyi aşağılayarak istediğini elde etmeye çalışır. Israrları bir fayda getirmezse hemen kabalaşır, ses tonu, konuşma tarzı değişir. Küçücük bir çıkar için tüm bu basitliklere tamah eder. Çünkü kokona karakterinin asilliği sadece görünüme dayalıdır.
Gerçek asalet, imandan kaynaklanır ve ruhta yaşanır. Ancak Allah'a iman eden, herşeyin karşılığını Allah'tan bekleyen, Kuran ahlakının gereği olan ruh güzelliğini yaşayabilen bir insan gerçek asalet ve izzete sahip olabilir. Böyle bir insan, şartlara ve kişilere göre değişmeyen, çıkar peşinde koşmayan, haysiyetli, tevazulu, şerefli ve asil bir tavra sahip olur. Allah Kuran'da gerçek izzet ve onurun Allah'a ve Allah'ın taraftarlarına ait olduğunu bildirir:
Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar. (Münafikun Suresi, 8)
Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 139)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder