2 Eylül 2015 Çarşamba

Adamlık Dininde "Kadınlık" Psikolojisi



Adamlık dininin topluma aşıladığı en önemli telkinlerden biri de, insanlara kadın veya erkek olmalarına göre, yine bu dinin saptadığı birtakım farklı ve garip kişilik ve ruh yapılarını benimsetmesidir. Oysa müminler arasında karakter cinsiyete göre değişmez. Tek ve ortak olan ideal mümin ruhu vardır. Adamlık dininde ise, kişinin karakteri kadın ya da erkek olmasına göre suni bir yönlendirme ve toplumsal telkinle değişir.

Kadınlar, adamlık dini toplumu tarafından üretilen güçlü bir telkinin sonucu olarak oldukça zayıf bir karakter ve beceriksiz bir tavır kazanmışlardır. Cesaret, akıl, kararlılık, çeviklik, zeka, beceri, sıkıntı ve zorluklara karşı dayanıklılık gibi vasıflar adamlık dininin kadına tahsis ettiği rolde yeri olmayan, olsa bile her zaman silik ve eksik kalan özelliklerdendir. Bütün bu özelliklerin erkekte bulunması gerektiğine dair hem erkeklerde hem de kadınlarda ön yargılı bir kabullenme vardır. Kıskançlık, kapris, şikayet, acizlik, duygusallık gibi unsurlar ise hep kadınlığın göstergeleri olarak tanımlanmıştır.

Adamlık dini, kadın ruhunu kadınlara acizlik, akılsızlık, cahillik, saflık ve beceriksizlik olarak yaşatır. Kadın bu dinin çarpık kuralları doğrultusunda bu görünümün içine girme ve bu ruhu yaşama zorunluluğunu ister istemez kabul eder. Kendisine tayin edilen bu ruh hali onda bütün tavır ve davranışlarıyla farklı bir kişilik meydana getirir. Bu ruhsal ve psikolojik zaafların, eksikliklerin onun kadın olmasının bir gereği olduğu ve bunun doğal olduğu yanılgısı bilinç altına işlenmiştir. Toplumun kendisine biçtiği akılsızlık, cehalet, beceriksizlik rolünü benimseyen kadın, zamanla gerçekten akılsız, beceriksiz ve cahil bir hale gelir.
Bu batıl dinin saptadığı anlayışa göre kadının ön plana çıkması gereken yönleri, ancak onu "dişi" yapan özellikleridir. Aklın ve ahlak güzelliğinin yerine yüz ve vücut güzelliği, alımlı olması, bakımı, duygusallığı gibi... Kendilerinin toplumun en kültürlü, en çağdaş kesimine ait olduğunu sananlar bile bu kurala riayet ederler. 

Bu çirkin mantıklar üzerine adamlık dininin kendine özgü çarpık görgü ve ahlak kuralları da bina edilir.

Adamlık dininin kadınlar için belirlediği özelliklerin başında "düşünmemek" gelir. Bu nedenle bu batıl inancı benimsemiş bir kadın genellikle zihnini hiçbir konuda çalıştırma gereği duymaz. Başkalarının düşüncelerinden istifade ederek yaşar. Hiçbir konuya çözüm getirmez, önüne sunulan çözümleri uygular. Örneğin eğer ailesi ekonomik olarak zor duruma düşmüşse çözümü kocasına bırakır. Kendisi ise hangi işin kendilerine daha faydalı olacağı, geçimlerini sağlayabilmek için nasıl bir yol izlemeleri gerektiği gibi konularda hiçbir alternatif getirmez. Sadece eşini eve para getirmemekle suçlayarak, kendisini bu konunun tamamen dışında görür. 

Adamlık dinindeki kadın karakterinin bir diğer özelliği de "gelişmeye ve ilerlemeye kapalı olması"dır. Bu nedenle birçok kadın kültür, görgü, yetenek, tecrübe birikimini artırmak için çaba sarf etmeye gerek duymaz. Dolayısıyla da genellikle bilimsel gelişmeleri, teknolojiyi, ekonomiyi, siyaseti takip etmez. Tek ilgili alanı fiziksel görünümü veya sadece kendi mesleği ile ilgili konulardan ibaret kalır.

Hatta adamlık dininde inanç bile kadına hazır olarak sunulur. Evleneceği kişinin inancı ne yöndeyse kendisini ona göre şekillendirir. Eğer evleneceği kişi dindar biriyse dinle ilgilenmeye başlar, eğer evleneceği kişi iman etmiyorsa veya Allah'ın emirleri konusunda gevşek davranıyorsa, kadın da vicdanen Allah'ın varlığını bilse bile eşi gibi yaşamaya başlar. Evleneceği kişinin mantık örgüsünü, hayata bakış açısını, zevklerini, dünya görüşünü, değer yargılarını hazır model olarak tümüyle benimser ve buna göre yaşamına devam eder. Bu nedenle adamlık dinini yaşayan çoğu kadının kendisine ait bir "doğru-yanlış" anlayışı olmaz. Ya eşininkileri, ya erkek arkadaşlarını ya da anne babasının değer yargılarını benimseyerek kendisine bir yol belirler.

Bu şeytani dini yaşayan kadınların hayatlarını sürdürebilmeleri için mutlaka desteğe ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Nitekim çoğunlukla çevrelerindeki zayıf, çaresiz kalmış insanları koruyan, onların hakkını savunan ve onlar adına mücadele eden bir kişilik göstermezler. Kimseyi korumaz ama kendisi korunur, kimseyle ilgilenmez, ancak onunla ilgilenilir, kimse adına mücadele etmez ancak onun rahatı adına mücadele edenler olur. 

Korkaklık da bu batıl dinin kadın karakterinin bir parçasıdır. Birçok kadın aslında hiç korkmadığı durumlarda bile sırf korku dolu bir tepki vermesi gerektiğine inandığı için çığlık atar, abartılı hareketlerle yüzünü kapar veya heyecanlanmış gibi görünür. Örneğin korku filmine giden bir kadın, filmden hiç etkilenmediği halde çok korkmuş gibi yapabilir. Gerçekte korkulacak bir yönü olmayan, bir çocuğun bile cesaretle karşılayabileceği olaylar karşısında çığlıklar atabilir, ani ve sivri tepkiler verebilir. Çünkü cahiliye toplumunda korkunun kadına yakıştığı veya kadın olmanın bir gereği olduğu inancı vardır. Halbuki Allah'tan başka korkulacak hiçbir varlık ya da olay yoktur. Bu gerçeğin farkına varmak ve (fiziksel reflekslerin dışında) kalben uygulamak tüm insanların üzerinde bir sorumluluktur. 

Cahiliye toplumunun kadın için belirlediği bu karakterin bir diğer özelliği, daha önce de belirttiğimiz gibi yeteneksizliktir. Birçok kadın küçüklükten itibaren yeteneksiz olduğu inancıyla yetiştirilir. Bu nedenle de el becerisi zayıf olur ve hiçbir şekilde bu konuda kendisini geliştirme gereği duymaz. Örneğin adamlık dininde, bir kadının bozulan bir elektronik aletin nasıl tamir edileceğini öğrenememesi veya karmaşık bir aletin nasıl çalıştırılacağını anlayamaması son derece doğal görülür. Ya da patlayan bir lastiği değiştirememesi, el beceresi gerektiren birçok işte başarılı olamaması da makul karşılanır. Halbuki bu tümüyle adamlık dininin kadınlar üzerine yakıştırdığı yapay bir özelliktir. Birçok kadın aslında son derece becerikli ve pratik olabilecekken sadece bu telkinle kendisini yeteneksiz olduğuna inandırdığı için bu tip işleri beceremez. Tabii ki fiziki gücünü aşan işleri yapmaması doğaldır ama bunun dışında kalanlar tümüyle aldığı telkinin bir neticesidir. 

Adamlık dininin kadına bakış açısı son derece küçük düşürücüdür. Çünkü adamlık dininde kadın küçüklükten itibaren "iyi yemek yapmayı öğrenmezsen, dağınık olursan okumazsan kimseyle evlenemezsin, görünümüne dikkat edeceksin ki evde kalmayasın" gibi telkinlerle büyütülür. Aileler kızlarını özel okullara gönderirken, görgü öğretirken, kitap okumasını, bir müzik aleti çalmasını veya sanatla ilgilenmesini tavsiye ederken tek düşündükleri, iyi bir evlilik yapmasıdır. Bu nedenle küçüklükten itibaren kendisini bu gözle görmeye alışmış bir genç kız büyüdüğünde de mutlaka tüm özelliklerinin maddi olarak karşılanmasını ister. Bu nedenle para her zaman bu tip kadınlar için birinci dereceden önemli olur. 

Sahip oldukları özellikleri maddi olarak karşılayamayacak birisiyle asla birlikte olmak istemezler. Böyle bir birliktelikte kendi tabirleriyle "harcandıklarını" düşünürler. Bu nedenle eğer adamlık dinini yaşayan bir kadının eşi yeterli maaş alamıyorsa bu mutlaka bir kavga konusu olur. Kendisine iyi bakamadığı, istese başka biriyle de birlikte olabilecekken onunla evlendiği, böyle biriyle evlenerek göz göre göre hayatını mahvettiği gibi sözlerle değerinin iyi verilemediğini ifade eder. Bu nedenle adamlık dini evliliklerinde "para" konusu mutlaka bir problemdir. 

Kuran'da cahiliye kadın karakterinin "entrikacı ve plancı" olduğundan da birçok ayette bahsedilmektedir. Hz. Yusuf'u entrikalarıyla hapse attıran kadının yaptıkları üzerine indirilen bir ayette din ahlakından uzak yaşayan kadınların bu yönüne şöyle dikkat çekilmektedir: 

Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): "Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür" dedi." (Yusuf Suresi, 28)

Toplum içinde de bilinen tabiriyle "kadın entrikası", karşıdaki insanı aldatmaya ve ikiyüzlülüğe dayalıdır. Ancak adamlık dini, kadın entrikasını meşru hale getiren bir model oluşturmuştur. Örneğin erkeği yumuşatmak için kadının kendisine saf, masum bir görünüm vermeye çalışması ya da yaptırmak istediği bir şey olduğunda gözleri dolarak ağlamaya başlaması… Kıskandığı bir kadın hakkında alttan alta kötü propaganda yapması, övüyormuş gibi yapıp aslında yermesi gibi… Karşı tarafın üzerine düşmesi ve dolayısıyla kendisini değerli göstermek için soğuk ve ilgisiz bir tavır içine girmesi, kendisi istemediği halde aranıyormuş veya ilgileniliyormuş gibi görünmeye çalışması, özellikle telefonla aramaması, hal hatır sormaması, neşeli ve konuşkan olmaması gibi taktikler de adamlık dininin kadın entrikalarıdır. Bir genç kızın erkek arkadaşını kıskandırmak için diğer erkek arkadaşlarıyla daha sık görüşmeye başlaması, çevresindeki erkeklere karşı daha ilgili bir tavır içine girmesi, hiç ilgilenmediği bir insanla ilgileniyormuş havası vermesi, çocukluktan öğrendiği bu "kadın entrikalarının" bir parçasıdır. 

Adamlık dininin kadın karakteri temelde sinsilik üzerine kuruludur. Bu nedenle bu inanç içinde yetiştirilmiş bir kadın, dışarıya gözü yaşlı, masum, yumuşak bir insan görünümü verirken içte çok zalim bir yapı barındırabilir. Örneğin maddi olarak güç durumda olan eşinden tatil parası alabilmek için gözyaşlarına boğulabilir. Veya pahalı bir kıyafet alabilmek için kapris yapabilir, kavga çıkartabilir. Dıştan çok hassas bir insan gibi görünürken, aslında zor durumda olan bir insana sırf kendi çıkarı ve rahatı için bir kat daha yük yükleyerek son derece zalim bir tavır gösterir. 

Adamlık dininde kadınların birbirleriyle işbirliği yaparak kocalarını nasıl idare edebileceklerine yönelik planlar kurmalarına da çok sık rastlayabilirsiniz. Halbuki bu tümüyle şeytanın yönlendirilmesiyle yapılan bir tavır bozukluğudur. Birbirlerinden aldıkları taktiklerle eşlerini belirli konularda idare etmeye yönelik bir politika belirlerler. Bu konuda birbirlerine tavsiyelerde bulunurlar. Örneğin "akşam en sevdiği yemeği hazırla, güler yüzlü ol, sevdiği bir programı seyrederken alacağın kıyafetin parasını söyle", "önce bir çay ikram et, sigarasını yak, havadan sudan sohbet et, sinirleri yatıştıktan sonra konuyu açarsın" gibi tavsiyeler kadınların kocalarının gıyabında belirlediği taktiklerdir. Veya "kıskandırmak istiyorsan süslenip sokağa çık ve geç gel", "üzerine düşmesini istiyorsan fazla yüz verme", "ne kadar ilgili davranırsan o kadar çabuk soğur, unutma" gibi samimiyetsiz tavsiyeler kadınların birbirlerine öğrettiği entrikalar arasındadır. 

Halbuki adamlık dini, insanları fiziksel özelliklerine, farklılıklarına göre ayrı ruh yapıları ve psikolojiler taşımaya iterken, Kuran'da tarif edilen din, bunun tam tersine, insanları cinsiyet farkı gözetmeksizin tek ve mükemmel bir ruh haline, ideal bir kişilik yapısına, üstün bir ahlak anlayışına yöneltir. Kadınlara ayrı, erkeklere ayrı olarak ön görülen farklı ahlaki ve psikolojik modeller Allah'ın dininde yer almaz. Kuran'da iman eden erkekler ve iman eden kadınların -adamlık dininin tam tersine- tek, ortak ve ideal olan mümin ahlakına ve karakterine sahip olduklarını bildirilir:

Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, elbette ki kadınlarla erkekler arasında, fiziksel farklılıklardan doğan birtakım toplumsal iş bölümü, sorumluluk paylaşımı gibi düzenlemeler olabilir. Ancak bu düzenlemelerden kastettiğimiz herkesin anladığı gibi -ve aslında tamamen adamlık dininin bir telkininden ibaret olan- kadının yemek yapıp çamaşır, bulaşık yıkaması, vs. türünden beylik ayrımlar değildir. Zira İslam'ın bu konularda kadına yüklediği özel bir sorumluluk yoktur. Allah kadınla erkek arasında bir ayrım olmadığına şöyle dikkat çekmiştir:

Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevap verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır." (Al-i İmran Suresi, 195)

Sonuç olarak erkek ve kadının her türlü işi, kendi aralarında anlaşarak organize etmeleri en akılcı çözüm olacaktır. 

Bunun dışında, kadınların ağır işlerde, onların fiziksel güç ve kapasitelerini aşan iş kollarında çalışmaları özel bir zorunluluk olmadıkça tabii ki uygun değildir. Ancak bunu kadınların aciz, yardıma muhtaç, eksik varlıklar olduğu şeklinde yorumlayarak, onların bu tür bir ruh haline bürünmelerini telkin etmek, tamamen Kuran dışı bir zihniyetin ürünüdür. Bu da adamlık dininin zihniyetidir ve fiziksel yönden daha narin yaratılmış olan kadının karakterinin de zayıf olması gerektiğine yönelik dolaylı ya da dolaysız pek çok telkini içinde barındırır. Oysa kadın ve erkek arasında fiziki yapılarından kaynaklanan kas gücü farklılığının dışında başka bir fark yoktur. Kadın da erkek de Allah Katında aynı sorumluluğa sahiptir ve sorguya çekilecektir.

Adamlık dininin kadınlara sunduğu bu "acizlik modeli", son derece normal, sağlıklı, akılcı ve tutarlı hareket edebilecek bir kadını zavallı konumuna düşürür. Bu acizlik yavaş yavaş karaktere işler. 

Bu nedenle adamlık dini kadını, mümin kadınlara özgü asil, şahsiyetli ve akıllı tavır ve görünümden son derece uzaktır. Bu dinin şekillendirdiği kadın karakteri, Kuran'da, mümin kadın ve mümin erkeğin kaçınması gereken, şahsiyet bozukluğu ve anormallik olarak tanıtılan hemen hemen bütün tavırları içinde barındırır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder